Faturalarda yer alan"Gecikme Halinde Vade Farkı alınır" İbaresinin Hukuki Bağlayıcılığı

 

 


I. FATURALARDA YER ALAN “GECİKME HALİNDE VADE FARKI ALINIR” İBARESİNİN HUKUKİ BAĞLAYICILIĞI

 

 

Ticari yaşam içinde gerçekleşen alışverişlerde ödemenin zamanında yapılması herkes tarafından istenen bir durum olmasına rağmen, çeşitli nedenlerden dolayı zamanında yapılamayan ödemelerle karşılaşılabilmekte ve buna istinaden vade farkı hesaplanması cihetine gidilmesi görülebilmektedir

Ticari hayatın vazgeçilmez temel belgesi faturalarda zamanında yapılmayan ödemelere karşı, TTK’nun 23. maddesi de göz önüne alınarak, “gecikme halinde vade farkı tahsil edilir” ifadesi çözüm olarak uygulanmaya başlanmış ve giderek yaygınlaşmıştır.

Mal bedelinin, malın teslim edildiği tarihten daha sonra tahsil edilmesi dolayısıyla alınan bir tür faiz veya bir gecikme zammı olarak ifade edilebilecek olan vade farkı, diğer bir deyişle mal ya da hizmetin bedeli durumunda olan nakit alacağın, vadesinde ödenmemesi halinde, bu bedele oransal olarak belirlenip ilave edilecek bir miktarı ifade etmektedir. Vade farkı, yasal düzenlemeler kapsamında tanımlanmış ve kabul edilmiş bir kavram değildir. Son yıllarda ülkemizin içinde bulunduğu enflasyonist ortam nedeniyle yargı kararları ile ortaya çıkmış olup, para ifasındaki gecikmeden zarar gören alacaklıyı koruma amacı taşımaktadır.

II. VADE FARKININ HUKUKİ NİTELİĞİ

Ticari hayatta en sık kullanılan belge niteliğindeki fatura, satılan mal veya yapılan iş (ya da hizmet) karşılığında, müşterinin ödediği veya borçlandığı meblağı göstermek üzere, malı satan veya işi yapan tarafından müşteriye verilen ticarî bir vesikadır. Faturada, satılan malın cinsi veya yapılan işin türü, miktarı, ağırlık, ölçü veya adet itibariyle fiyatı ve toplam tutarı ve mal ile yapılan işin sair özelliklerine ilişkin bilgiler bulunmaktadır.

Türk Ticaret Kanunu’nun 23/2 maddesine göre, bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı[i] Bu hüküm, faturada yer alan hususların ihtilafa konu olması halinde, itiraz edilmemiş faturayı veren (düzenleyen) taraf lehinde ispat kolaylığı sağlayan adi karine öngörmektedir. Buradaki itiraz edilme veya itiraz edilmeme yolu ile kabul, ispat yükünün yer değiştirmesi sonucunu doğuran, bir başka anlatımla aksi her zaman ispat edilebilecek bir adi doğruluk karinesi yaratmaktadır.
[i] hakkında bir itirazda bulunmamışsa, münderecatını kabul etmiş sayılmaktadır.

Vade farkları sözleşmeler düzenlenirken kararlaştırılmakta ya da sonradan sürekli uygulama nedeniyle sözleşmenin bir unsuru olarak kabul edildiği durumlarda uygulanabilmektedir. Vade farkı talep edilebilmesi veya alacak iddiasında bulunan tarafın bu alacağını ispat edebilmesi için 2 koşuldan birinin varlığı gerekmektedir:

Bunlar;
1) Tarafların vade farkını yazılı bir sözleşmeyle kararlaştırmaları

2) Yazılı bir sözleşme bulunmasa bile vade farkı konusunda taraflar arasında bu yönde alışa gelmiş bir uygulamanın bulunmasıdır.

Bu şartların yanında, bu durum yargıya intikal ettiğinde, alacak takibine girişen/girişecek olan tacirin vade farkı talebini açılan icra takibinde “açıkça” belirtmesi gerekir. Aksi takdirde ilgili tacir talebiyle bağlı kalacak, daha sonra açılacak itirazın iptali davasında talepte bulunsa bile hukuken geçerli olmayacaktır

 

 

III. FATURADA “GECİKME HALİNDE VADE FARKI ALINIR” İBARESİNİN HUKUKİ BAĞLAYICILIĞI

Bir faturada bulunması gereken unsurlar VUK’un 230. maddesinde sayılmıştır. Buna göre;

1- Faturanın düzenlenme tarihi, seri ve sıra numarası,

2- Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası,

3- Müşterinin adı, ticaret unvanı ve iş adresi, varsa bağlı bulunduğu vergi dairesi ve hesap numarası,

4- Malın ya da işin türü, miktarı; fiyatı ve tutarı,

5- Satılan mallar faturanın düzenlenmesinden önce teslim edilmişse, teslim tarihi ve irsaliye numarası faturada bulunması zorunlu olan unsurlardır.

Yasal olarak, faturada bulunması gereken unsurlar bunlar olmakla birlikte kanunda, ‘vade farkı kaydı’nın faturada bulunması zorunluluğundan bahsedilmemiştir. Ancak Maliye Bakanlığı, faturaya 230. maddede belirtilen bilgiler dışındaki bilgilerin de not edilebileceğini kabul etmektedir.

Vade farkı istenebilmesi için taraflar arasında, bu yönde yazılı bir sözleşmenin ya da bu doğrultuda oluşmuş bir teamülün bulunmasının şart olduğu konusunda, Yargıtay’ın ilgili daireleri arasında, tam görüş birliği bulunmaktadır. Ancak taraflar arasında bu yönde yazılı bir sözleşme ya da oluşmuş bir teamülün bulunmaması durumunda, faturada yer alan vade farkı uygulanacağına ilişkin kayda, sekiz gün içerisinde itiraz edilmemesi durumunda vade farkı alacağının doğup doğmayacağı konusunda Yargıtay’ın ilgili daireleri arasında görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır[ii][ii].

Karar; taraflar arasında yazılı şekilde yapılmamış olmakla birlikte geçerli sözleşme ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda faturalara “bedelin belli bir sürede ödenmemesi halinde vade farkı ödenir” ibaresinin yazılarak karşı tarafa tebliği ve karşı tarafça TTK’nın 23/2 maddesi gereğince sekiz gün içinde itiraz edilmemesi halinde bu durum, sadece fatura münderecatının kesinleşmesi sonucunu doğurup, vade farkının davacı yanca kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmeyeceği yönündedir.

Kurula göre fatura, sözleşmenin ifası ile ilgilidir. Faturaya sekiz gün içinde itiraz edilmemesi halinde, fatura içeriği kesinleşecektir. Fatura içeriğinden de anlaşılması gereken, sözleşmenin ifasıyla ilgili olarak, faturada yer alması olağan sayılan, malın cinsi veya yapılan işin adedi, türü, bedeli gibi hususlardır. Faturada, “gecikme halinde vade farkı alınır” kaydının bulunması ve bu kayda itiraz edilmemesi, faturada yer almasına rağmen, taraflar arasındaki sözleşmede düzenlenmemiş bir hususa ilişkin kaydın kabul edildiği anlamına gelmemektedir.

Vade farkı kaydı, faturanın zorunlu içeriğinden olmadığından, sekiz günlük yasal süresi içerisinde itiraz edilmedi diye kabul edilmesi ağır sonuçlar doğurmaktadır. Faturada böyle bir kaydın bulunması durumunda, yukarıda bahsettiğimiz TTK’nın 23/1. maddesindeki karineden de yararlanılması mümkün olmayacaktır. Kaldı ki fatura, niteliği itibariyle sözleşme değildir. Yasal süresi içerisinde itiraz edilmemesi de faturaya sözleşme niteliği kazandırmayacaktır. Kurul, bütün bu kriterleri değerlendirilmek suretiyle sonuca varmıştır[iii][iii].
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, vade farkı kaydı, faturanın zorunlu içeriğinden değildir, yasal sürede itiraz edilmemesi durumunda TTK 23/2 ‘deki karineden yararlanamaz, çünkü fatura sözleşme olmadığı gibi, faturaya itiraz edilmemesi ona, sözleşmenin asli unsuru olan semeni değiştirme hakkı da vermez. Fatura sözleşmenin ifa aşamasıyla ilgilidir. Bu nedenle TTK 23/2 maddesine göre süresinde itiraz edilmemek suretiyle kabul edildiği varsayılan hususlar ancak sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak faturada yer alması olağan sayılan; satılan malı cinsi, yapılan işin adedi, türü, bedeli gibi hususlara ilişkin olabilir. Sözleşmenin kuruluşu aşamasında başlangıçta varolmayıp ifa ile ilgili hususlarda sözleşmeyi değiştiren kayıtların sonradan faturaya konulması ve bu kaydın faturanın zorunlu ve olağan içeriğinden sayılması mümkün değildir. Faturadaki mutad münderecat ifa ile ilgili hususlarla sınırlıdır. Faturaya sözleşmeyi değiştiren veya diğer tarafın durumunu ağırlaştıran kayıtlar konulsa bile, mutad olmayan bu hususlara itiraz edilmemesi, itiraz etmeyenin bu kayıtları kabul ettiği anlamına gelmez.

Diğer yandan içtihattan ayrıca, faturada vade farkı ibaresinin yazılmış olması ile vade farkı istenebilmesinin yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, vade farkının başta sözleşme ilişkisi kurulurken kararlaştırılabileceği gibi başta kurulmuş olan sözleşme şartlarına ek olarak, sonradan tarafların müşterek kabulü, yürüyen uygulamalar ya da genel olarak piyasa alışkanlıkları nedeniyle de ortaya çıkabileceğine işaret edilmiştir[iv][iv].

IV.SONUÇ

Uygulamada en çok kullanılan belge konumundaki faturalarda yer alan “gecikme halinde vade farkı alınır” ifadesinin bağlayıcılığı doktrinde çeşitli görüşler dâhilinde tartışılabilirliğini korusa da, bizim de katıldığımız görüşe göre şu da kesindir ki; Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararları, Yargıtay Kanunu'nun 45. maddesine göre, benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurulları'nı, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar. Dolayısıyla bu tartışma artık doktrinde sürse de, uygulama açısından sona erdiği bir gerçektir[v][v
ii) Münderecat (mündericat da denilir), Arapça’dan Osmanlıca’ya geçen bir ifade olup, bir kitap, gazete, dergi, mektup vb.’nin içinde bulunan konular veya kapsadığı şeyler anlamına gelmektedir. Eşanlam ifadesi “içindekiler”dir. Pars TUĞLACI; Okyanus Ansiklopedik Sözlük, Cem Yayınevi, İstanbul 1985, Cilt:6, s.2055.